2023-06-22

Enis Malik Duran Çalışmalarıyla Artİstanbul Feshane''de



İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin uzun süreli restorasyon çalışmaları sonrasında sanat alanı olarak kamuya açtığı Artİstanbul Feshane büyük çaplı bir sergiyle kapılarını açtı. "Oratadan Başlamak" kavarmıyla birçok sanatçı, sanat insiyatifi, küratör ve galerinin yer aldığı seçkide bölümümüz araştırma görevlisi Enis Malik Duran da çalışmalarıyla yer aldı. 

Duran, küratörlüğünü Mahmut Wenda Koyuncu'nun üstlendiği "Ödünç Manzara" başlıklı seçkide yer aldı. Kendisini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.

 

Ödünç Manzara

Ortadan Başlamak

22.06 - 30.08 2023

Küratör: Mahmut Wenda Koyuncu

Sanatçılar: Bünyamin Bozkuş, Dilek Özalp, Doğukan Çiğdem, Enis Malik Duran, Erdal Arslan, Esra Özgüroğlu, Fevzi Koyuncu, Gülistan Karagüzel, Hesen Chalak, İlgen Arzık, Locan Ata, Mahmut Akdemir, Mahmut Celayir, Metin Özgör, Oğulcan Yiğit Özdemir, Selin Gömüç, Selmet Güler

Art İstanbul Feshane

Nişanca, Feshane Cd. No:42, 34050 Eyüpsultan/İstanbul

Ödünç Manzara Wenda Koyuncu Küratör "Bugün gözlerimizi yıkılmış, yerle bir olmuş kent manzaralarına açıyoruz. Felaket imgelerinin sıradan, doğal bir hal aldığı bir zaman… İçinde yer aldığımızı düşündüğümüz doğanın veya üzerinde bastığımız; medeniyetler, hayatlar ve hayaller kurdugumuz toprağın tekinsiz bir varlığa dönüştüğü bir duygu iklimi… Manzaraya aşıktı insan. Öyle bir aşk ki bu, her gördüğü çarpıcı manzarayı kendine ait kılmanın sarhoş edici arzusuyla mülhem… Doğayı kontrol edebileceğine dair kör bir kibir ve cahil bir bilgiçlikle inşa edilen şehirler, saniyeler içinde koca mezarlıklara yansıması… Yani, hem yerin kendisine hem de kendimize zamansız eziyetler ve trajediler yaratma konusuda epey ustalaştığımız bir coğrafya… Oysa, bir yere geçici sahiplik etmenin; bir yerin bütün varlıklarıyla barış icinde yaşamanın, orayı yuva olarak benimseminin, o diyardaki ağaca, hayvana, dağa-taşa; başka inanca, dile, cinsiyete veya göçmene efendilik etmeden yaşamanın dilini geliştirmek de pek ala mümkün olabilirdi. Misal bugün Uzakdoğu Zen kültüründe doğaya veya manzaraya dair başka türlü bir dil geliştirmenin imkanını görmek olası. Sürekli afetletlerle, felaketlerle (atom bombası dahil) büyümüş Japon toplumunun-ki Modernleşme tecrübesi neredeyse Türkiye ile aynı zamanlara denk düşer- bugün dünyada popülerleştirdiği Zen bahçecilik kültürü; manzara, doğa, şehirleşme ve toprakla uyumlu yaşam adına derslerle dolu bir kültürdür. Batı kültüründen farklı olarak, bu kültürde, manzara çok önceden resim sanatının temel plastik unsurlarından biriydi. Zen inancına bağlı bu resmetme pratiğinde manzara, Batı’daki gibi ne modern zamanların öznesi İnsan’a ne de daha önceki dönemlerde teolojik göstergelere eşlik eden bir arka fon işlevi görmüştür. Doğa, teolojik kudretin ve yaşamın kültüre hizmet ettiği bir alan değil bizzat ve her an akılda tutulması gereken esas kaynaktır. Aynı şekilde büyük Doğa, Batı’da veya Ortadoğu’da Medeniyetin dışarısı olarak değil, bizzat medeniyetin kendisidir. Medeniyet Doğa’dan ayrılmanın değil, Doğa’nın içinde minör bir kıvrımdır sadece. Burada, doğadan geldiğine dair kuvvetli bir amentünün tezahürüdür manzara. Çin/Japon geleneğinde bahceler tamamen insan eliyle düzenlendiği halde doğal bir görünüm arz etmektedir. Bunlar bir nevi üç boyutlu resim veya sessiz birer şiir olarak anılır. Bahçelerin tasarımında din adamlari, şairler, mimarlar veya ressamlar işbirliği içinde çalışır. Bu ortaklık doğaya saygının veya özlemin vücut bulmuş imgelerini ortaya çıkarır. Kimi bahçeler sadece taş veya kumdan ibaret olabilirken kimileri de düzenlenmiş bir orman gorüntüsü verebilmektedir. Her bir bahçe farklı bir duygu veya inanışın sembolü işlevi görür. Bazısı sebat, bazısı umut, bazısı da aşktır bu bahce tasarımlarının somutlaşmış ifadeleri. Bu bahçelerin özelliklerinden biri de uzaktaki doğal bir görüntüyü bahçenin görüş alanına dahil edip onu bahçenin ayrılmaz bir parçası haline getirmektir. Manzara bazen bir dağ, bazen bir göl, bazen de bir deniz veya ufuk cizgisi olabilir. O manzara bahçenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Buna ödünç manzara adı verilir. Ödünç manzarada, uzamdaki her varlık bu evrende birbirini tamamlayan fiziki ve ruhsal dengenin birer parçasıdır . Lakin bu tasarımların derininde yatan başka bir sav daha vardır: Doğadan gelmek ama onu aşmamak. Bu felsefe sadece bahçecilik kültüründe olan bir sey değil tabii; şiirde, mimaride, resimde ve gundelik hayatin bir cok alanında karşılık bulur. mevcuttur. Kadim inanışın en dibinde doğadaki her varlığın bir ruhu ve kişiliği olduğuna dair kuvvetli bir amentü vardır. Güncel politik veya kapitalistik muarızları dışarıda bıraktığımızda Budizm, Tao, Shinto, Konfiçyüs, Zen, Ying Yang gibi kavramlar bu bu bakışı sentezleyen temel düşünce alanlarıdır. Sanatçılar geçmişten beri durmadan doğayı tasvir etmektedirler. Doğayı betimleyici manzara resimleri zamana ve dusunceye göre farklılık gösterse de her zaman ressamların vaz geçilmez temalarını oluşturmaya devam etmektedir. Kimi zaman yansıtmacı-realistik kimi zaman sanatçının düş dunyasina, bilinçdışına veya ruhuna göre içsel bir gerçekliğin imgeleri de olmuştur. Ödünç Manzara Sergisi’de sanatçılarr çeşitli zamanlarda tasvir ettikleri doğa veya hayvan imgeleri ile yapay bir bahce insa etmislerdir. Farkli tarzlardan, malzemelerden ve tekniklerden beslenen bu tasvirler doğanın gittikçe bir simulakra dönüşmesinin izlerini ortaya koyuyorlar. Doğa sadece imgede mi kalmıştır? Ödünç Manzara, yeni bir yüzyıla girmeye hazırlanan bir toplumun yıkıntılar içindeki bir uzama dahil edebilecek manzaranın imkansızlığına bir metaphor olarak yaklaşmanın deneyimini sorgulama amacı taşımaktadır. Şu an üzerimize devrilen enkazları düşündüğümüzde ne tür bir manzaranın bizi beklediği belirsizdir. Öyleyse şimdi gözlerimizi kapatıp bir manzara hayal etmenin tam sırası. Bu manzarada kimler ve neler yer alıyor? Ödünç Manzara’ya hangi bahçe eşlik edecektir? "